Ramazan ayında üçüncü haftayı bitirmek üzereyiz. Ama hâlâ bitmeyen bir soru var. Yıllarca oruç ibadetini yerine getirmiş olup, şimdi kalp rahatsızlıkları nedeniyle oruç tutmaması gerekenler, doktorlarına her fırsatta ‘Ben oruç tutabilir miyim?’ diye soruyorlar.
HER HASTA BİREYSEL DEĞERLENDİRİLMELİ
Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Cafer Panç, bu soruya ister tansiyon, ister kalp hastaları olsun şu yanıtı veriyor:
“Oruç tutmak isteyen tansiyon hastaları, kalp hastaları hekimler tarafından bireysel olarak değerlendirilmeli. Bu değerlendirmeden sonra uygun görülen hastalar, doktorlarının bilgisi ve gözetimi dahilinde oruç tutabilir.” Doç. Dr. Panç, önemli bir uyarıda da bulunarak: “Olası riskler tartışılmalıdır. Kontrol edilemeyen tansiyon hastaları oruç tutmaktan kaçınmalıdır. Oruç sırasında ilaçların sıkı bir şekilde kullanımına dikkat edilmelidir” dedi.
KANDA PIHTILAŞMAYA NEDEN OLABİLİR
MEHMET Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Diyetisyeni Tülay Domaç da çarpıcı bir konuya parmak bastı. Bu, ramazanda uzun süren açlıktan sonra nasıl yemek yenmesi konusu. Dyt. Domaç, ramazanda yemeğe aniden yüklenerek ve hızlı bir şekilde fazla miktarda yemek yemenin kana salınan bazı hormonların etkisiyle kanda pıhtılaşmayı artırabileceğine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Kan sindirim organlarında birikebilir veya hayati organlara giden kan akımını azaltabilir. Bu durum ani hipertansiyon atakları, hiperglisemi atakları, kalp spazmı, inme, ani ritim bozuklukları ve kalp krizi riskini artırır. Bu nedenle iftar ve sahurda yavaş yavaş yemek, besinleri çok iyi çiğnemek, bununla birlikte besinlerin içeriği ve miktarı kalp damar sağlığı için çok önemlidir.”
ŞERBETLİ TATLI YERİNE TAZE MEYVE
Şerbetli tatlı önermediğini söyleyen Dyt. Domaç, “Haftada 1-2 defa ile sınırlandırılarak yarım porsiyon sütlü tatlı tercih edilebilir. Tatlı yerine taze meyveler besin içeriği açısından daha iyi bir seçenektir” dedi.
LİFLİ VE TOK TUTUCU BESİNLER
Sahur öğününün atlanmaması gerektiğini söyleyen Dyt. Domaç, şu tavsiyelerde bulundu: “Lifli ve tok tutucu besinler tercih edilmelidir. Bu sayede gün boyunca açlık hissi azalır ve kan şekeri dengede kalır. Tuz ve şeker oranı yüksek reçel, zeytin vs gibi gıdalardan kaçınmak gerekir. Yiyecek ölçüsü hastanın boyuna, kilosuna, kan değerlerine, mevcut hastalıklarına göre değişiklik gösterebilir. Sahurda haşlanmış yumurta, lor peyniri, mevsim yeşilliği, ceviz, 1-2 dilim tam tahıllı ekmek şeklinde olabilir.”
SIVI TÜKETİMİ NASIL OLMALI?
Vücudun susuz kalmaması ve sindirim sisteminin desteklenmesi için su tüketiminin nasıl olması gerektiği konusunda da bilgi veren Dyt. Domaç, “Sıvı tüketimi iftar ve sahur arasında bölüştürülerek, az miktarda ve sık öğünler şeklinde olmalıdır. Maden suyu tercih edilmesi halinde sodyum değeri düşük magnezyum değeri yüksek ürünler seçilmeli” dedi.
YAVAŞ YAVAŞ YİYİN
İftarda, Akdeniz mutfağı olarak bilinen; sebze ve salata ağırlıklı, et olarak da daha çok balığın ön planda olduğu beslenme biçiminin tercih edilmesi gerektiğini söyleyen Dyt. Domaç, “Oruç su ile açıldıktan 5-10 dakika sonra mercimek, sebze çorbası gibi çorbalar ile hafif başlangıç yapılıp 10-15 dakika mola verilmelidir. Daha sonra ana yemeğe geçilerek ızgara, haşlama ve fırında yapılan yemekler tercih edilmelidir. Az yağlı et yemekleri, sebze yemekleri, baklagiller, zeytinyağlılar, salata, kaymaksız yoğurt gibi gıdalar iftar için idealdir” dedi.